Eksilirken Çoğalmak

Buket Öktülmüş

Bir süre önce “Sezgi” üstüne okuma yaptım. Okuduğum kitaplardan biri de Osho’nundu ve onu neredeyse bitiriyordum. Son sayfaları çevirirken birden Başo’nun bir haikusuyla karşılaştım: “Dikkatle baktığım zaman / Çitin yanında yeşeren bir Nazunya görüyorum!”u alıntılamıştı Osho. Ardından da, “Nazunya sıradan bir çiçektir. O kadar sıradandır ki, kimse bakmaz bile. O değerli bir gül değildir. Nadir bulunan bir lotus değildir.” diye sohbet edermişçesine bir anlatı tutturmuştu Başo ve haikusu üstüne. 

Madem Osho’yla başladık söze, onunla devam edelim: “Bir göl üstünde yüzen nadir bir lotusun güzelliğini görmek kolaydır. Bir mavi lotusu nasıl görmezsin? Bir an için onun güzelliğine kapılmaya mahkûmsun. Ya da güneş altında rüzgârla dans eden güzel bir gül. Bir an için sana sahip olur. Olağanüstüdür. Ama Nazunya sıradan, adi bir çiçektir. Bakıma ya da bahçıvana ihtiyaç duymaz. Her yerde kendi kendine büyür. Bir Nazunya’ya dikkatle bakmak için, bir meditasyoncu gerekir. İnce bir bilinç gerekir. Aksi halde onu kaçırırsın. Görünür bir güzelliği yoktur. Onun güzelliği derindedir. Onun güzelliği sıradandır. Ancak o sıradanlık, olağanüstülüğü barındırır. Nazunya’da bile. Ona kalbinle bakmadığın sürece göremezsin.”

Osho’nun elimden tutup beni götürdüğü noktada Basho’nun yanında biri belirdi. Bizden biri: Kadir Aydemir. Ve ben “Dikenler Sarayı”nı (İsviçre Hastanesi Sanat Edebiyat Ödülü, 2002-2003) okuduktan sonra “Sezgi”yle buluşmamın nedensiz olmadığını anladım birden. Ürperdim.

Gerçekten de o (Kadir Aydemir’in), tıpkı Başo gibi, görülmesi kolay olan güzelliğin değil, derinlerde, o ta en dipte saklı olan güzelliğin peşinde. Bunu anlamak hiç de zor değil. Bir-iki dizesini okuyun, yeter. Bu genç adam da, bakıma veya bahçıvana ihtiyaç duymayan, her yerde kendi kendine büyüyen, bu yüzden de dikkatli bir farkındalıkla bakılması gereken, görünür bir güzelliği olmayanın şiirini yazıyor çünkü. “Acı: / Toprakta / Ve yüzünde yol bekçisinin.”de olduğu gibi. Şimdi, açık konuşmak gerekirse, toprak kimin, hangi şairin umurunda, Allah aşkına. Ya toprağın ve yol bekçisinin yüzünde görülen acı… Kadir Aydemir’den başka kim, hiç kimsenin farkında (umurunda mı demeliydim?) bile olmadığı, böylesine yalın bir acıdan bir şiir çıkarabilir ki.
Ya “Kül ve Ateş”e ne demeli?

“Ölülerimiz, / Gözçukurlarında / Renklerin olgunluğu Sıyrılır gibi bir utançtan / Orada öyle durmadalar…Sonsuz bir bakışın yansımasıDüzensiz bir ses / güvercinli bir el / Gizli bir uyumBüyüyen bir evren ağızlarında.”

Metin Eloğlu’na saygı duruşunu, yüreğe düşen Sivas ateşiyle böylesine ustaca birleştirmek…
Onun şiiri “diri çiçekler,” “ışığın dili”, incelen uyku, yer değiştiren böcekler, hiç susmayan cırcır böceği, “zeytin ağacı” ve “ezik otlar” gibi hiç mi hiç şairane olmayan, hiç mi dikkat çekmeyen nesnelerle bir dünya kuruyor. İyileştiren bir dünya ama… Büyülü bir dünya. Hep artan, hiç eksilmeyen bir dünya. Eksilen yalnızca imbikten geçirdiği sözcükler, ki onlar eksilirken anlamları büyüyor, büyüyor, büyüyor… Bir yazı serüveninde alınan içsel yol ancak bu kadar yalın, bu kadar öz, bu kadar güzel, bu kadar yüreğe değen bir biçimde anlatılabilir: “Kalem hırpalar kâğıdı, büyüdür bu / Keskin harf soyar diğerini”.

Varılan yerse, “Tozdandır mürekkebim, okunmaz.”da ifşa edilendir.

Gene Osho’ya dönüyorum: “Basho’nun Japonca şiirindeki son hece olan Kana ancak bir ünlem işareti ile çevrilebilmiştir. Çünkü onu çevirmenin başka bir yolu yoktur. Kana’nın anlamı, “Hayret ettim”dir. Şimdi, güzellik nereden geliyor? Nazunya’dan mı geliyor? Binlerce insan o çitin yanından yürüyüp geçmiş ve kimse dönüp o küçük çiçeğe bakmamıştır. Basho ise onun güzelliğinden büyüleniyor ve başka bir dünyaya ışınlanıyor. Ne oldu?” Hayret ettim. Evet, hayret ettim. “Dikenler Sarayı”na girdim, ellerim ayaklarım kanadı çünkü. Yüreğim kanadı. Babamı uğurladım orada ben de onunla: “Kapının önünde, / Ne çok ayakkabı!”
“Burada etken Nazunya değil. Yoksa herkes onu fark ederdi. Asıl etken Basho’nun görüşüdür. Açık kalbidir. Empatik vizyonudur.” diyordu Osho. Ben de diyorum ki, İşte bunda asıl etken Kadir Aydemir’in görüşüdür. Açık kalbidir. Empatik vizyonudur.

Yolu açık olsun.

 


Dikenler Sarayı, Kadir Aydemir, Eti Yayıncılık, Kasım 2003
Ada Dergisi, Sayı: 2, 2004

Tags: , ,

Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

* Copy this password:

* Type or paste password here:

9,533 Spam Comments Blocked so far by Spam Free Wordpress