Her şeyi unutmak üzerine

Böyle olur. Bir sabah -ter içinde- uyurken bir anda gözlerin fal taşı gibi açılır. Buz gibi bir odadasındır, sıkıntılı bir uykuda, bir denizin ortasında yapayalnız kalmış gibi. Önceki günün ağırlığı içindedir. Masanda onlarca not kâğıdı, renk renk kalemler. Perde çekili. Nesneler dağınık, ama bu dağınıklık içinde bir düzen var sanki. Eşya uyumaz, biliyorsun. Gün ışığı kaybolur, geri gelir, geri gelir, kaybolur. Ve sen, bir kuyuda sıkışıp kalmış gibi, nabzındaki gümbürtüyle, büyük bir acıyla açtığında gözkapaklarını, o an anlarsın her şeyi. Bir düşünce gelip yerleşir beynine. O kadar hızla gerçekleşir ki bu, şaşarsın. Bir aynaya doğru bağırırken aynanın emdiği sözcükler kadar çaresizsin. Zamanı geri alabilir misin? Kim tutabilmiş o suyu? Hangi yaprak yeşil kalmış? Hayatın eritmediği ne var? Sonsuzluğun elinde sen nesin ki? Bu saçma tempoda kaybolmuşsun. Kan ter içinde kıvrandığın, kesilmiş bir solucana benzeyen uykundan o sözleri mırıldanarak uyanırsın: “Bugün 19 Şubat.” Babanın öldüğü günü bile unutturur sana bu orospu hayat. 2 gün önceydi. Ve 20 yıl. Bugünün anlamı yok artık.

Tags: , , ,

Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

* Copy this password:

* Type or paste password here:

9,533 Spam Comments Blocked so far by Spam Free Wordpress