Aşksız Gölgeler

You are currently browsing articles tagged Aşksız Gölgeler.

Uzun zamandır bunu bekliyordum. Bu kitap adeta bir doğum günü hediyesi oldu bana. 35’inci yaşımın son günlerinde aldım haberini. Almanya’da kitabım çıkmıştı, Almanca, ta orada ve ben kitabımı göremedim bile. Yine de onun orada olduğunu bilmek, hiç tanımadığım binlerce okura ulaşacağını hissetmek güzel şey.

***

Türkiye’de 2. baskısını yapan kısa öyküler kitabım “Aşksız Gölgeler” Almancaya “Lieblose Schatten” adıyla çevrildi. Kitap, Binooki Yayınları‘ndan çıktı. Çevirmen Çiğdem Özdemir.

Binooki ekibine ve sevgili Çiğdem Hanım’a teşekkür ederim. Nice kitaba, nice okura…

Darısı “Sonsuz Unutuş” kitabımın başına ve yeni yazdığım öykülere diyelim…


Tags: , , , ,

Şiir kitabım “Dikenler Sarayı” yeniden yayımlandı, böylece geçen yıldan bugüne birçok kitabımın 2. baskısı çıkmış oldu. 10 yıl olmuştu “Dikenler Sarayı” basılalı, bir yazar için gerçekten de çok uzun bir zaman dilimi bu… Geçen ay “Aşksız Gölgeler” de 2. Baskısını yapmış ve kitapçılara gitmişti; iyi oldu, elimde “Sonsuz Unutuş” dışında kendi yazdığım hiçbir kitap yoktu. Darısı “Sessizliğin Bekçisi” ve “Rüzgârla Saklı”nın başına, seneye de onlar çıkar sahneye. -Tabii bu eylül ayında yeni şiir kitabım “Soğuk Yazgı” da katılacak aramıza, onu unutmuştum bak… Kafa mı kaldı bende… İnanılmaz yoğun bir iş hayatı ve yayınevinin çalışmaları derken, her şeyi unutmaya başladım.

Derleme kitapların yeri ayrı, ama şöyle söyleyeyim ki “Aşksız Gölgeler”, “Sonsuz Unutuş” ve “Dikenler Sarayı” kişisel çalışmalarım olduğundan benim için farklı bir anlama sahipler. Sosyal medyada kitaplarla ilgili birçok yorum alıyorum; okuyup fotoğrafını paylaşanlardan bir öyküye ya da şiire takılıp kalanlara ve uykusuz bir gecede yazdığım bir metni defalarca okuyanlara dek çok çeşitli fikirler-düşünceler uçuşuyor. Tüm bunlar adına, kitaplarımı okuyan tüm arkadaşlara dostça selamımı iletirim, çok teşekkür ederim. Paylaşmak güzel şey; umarım bu kederli şiirleri, öyküleri okuyan herkes sayfalarda kendini ya da unuttuğu bir şeyi-bir hissi-bir insanı bulur…

İyi yolculuklar; nice kitaba, nice kayboluşa…

Yitik Ülke’den selam.

Tags: , , , , , ,

Birkaç ay önce çıkan “Sonsuz Unutuş” adlı ikinci öykü kitabımdan sonra, bambaşka düşlerin somut hali şu an elimde. Bunu kafanda tasarla: Tüm kurguların ve yaşanmışlıkların bir araya gelip vücut buluyor. Gerçek oluyor. Kâğıttan bir bedeni var artık onun.

Bir Kitabının yayımlanması cidden farklı bir duygu. Özel bir şey…

İlk baskısı 2007’de tarafımca elle tek tek numaralandırılmış olan çıkan “Aşksız Gölgeler” kitapçılara ulaşır ulaşmaz askere gitmiştim. 15 ay Aydın’ın tepesindeki Tralleis antik kentinde “beklemiştim”…

Öykü kitabım şimdi, 2013’ün başında 2. Baskısını yaptı. Üzerinden yıllar geçmiş, şaka gibi…

İlk öykülerim bunlar, içinde aşk, ayrılık, ölüm, erotik ve fantastik hayaller gizli. Bendeki yeri ayrıdır bu kitabın. Doğallıkları bozulmasın istedim, öylece kalsınlar istedim, 2. Baskı hazırlanırken her şeyi neredeyse ilk haliyle bıraktım.

Şimdi onu kitapçı vitrinlerinde ve insanların kitaplıklarında görmek… İşte bunun tarifi yok. Neyin doğru bir tarifi var ki şu hayatta? Her şey girift, her şey muğlak. Tek ışık var bu dalgalı denizin sonunda, yanıp sönen cılız bir ışık… o da edebiyat. Belki de sadece benim için böyle. Belki de yanılıyorum. Hiçbir şeyden ve kimseden emin değilim artık. Yanılgılarla, hatalarla, kaybedişlerle ilerliyoruz.

Her neyse, canım sıkkın şu an; “Aşksız Gölgeler” hoş gelmiş, sefalar getirmiş. İçinde çok duygu var ve öykülerin çoğunu yaşayarak yazdım. Umarım yolu Yitik Ülke’den geçenler sayfalarda kaybolurlar. Nice öyküye… 2013 22 Şubat ve henüz hiçbir yeni şiir ya da öykü yazmadım, yazamadım… hadi bakalım nler olacak, göreceğiz… Tembelleştim iyice.

Tags: , , , , , , , , , , ,

2012 hızlı, yoğun ve yorucu bir yıl oldu. “90’lar Kitabı” ve “Sonsuz Unutuş“la beraber “Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı”nı da hazırladım ve yayımladım. Sırada 2013 kitapları var.

İlk kitap 2. baskısıyla çıkacak olan öykü kitabım “Aşksız Gölgeler”. “Aşksız Gölgeler”in çıktığı yıl askere gitmiştim ve kitapla neredeyse hiç ilgilenemedim. Aşk ve ölüm üzerine yazdığım ilk öyküler bu kitapta yer alıyor; fantastik öyküler de var içinde, işçi öykülerine benzer öyküler de. Derlemeler bir yana, kendi yazdığım kitaplar bir yana… Benim için çok özeller… “Aşksız Gölgeler” için Savaş Çekic yepyeni bir kapak yapacak, merakla bekliyorum. Ocak ayında Yitik Ülke Yayınlarımızca basılıyor…

İkinci kitap derleme bir eser, mutsuz aşk öykülerinden oluşan çok yazarlı bir çalışma. O da 14 Şubat için aternatif bir edebiyat kitabı… Nefret ederim 14 Şubat’lardan… Çok ayrılık yaşadım şubat aylarında, şubat ayı senden de nefret ediyorum!

Üçüncü kitap, şiir kitabım “Dikenler Sarayı”nın ikinci baskısı ve yeni şiir dosyam olacak. Dosyaya bir isim bulamadım henüz… “Sessizliğin Bekçisi” ve “Rüzgarla Saklı”nın da 2. baskıları 2013’te çıkacak, yani şimdiye dek yazdığım tüm kitaplar yeniden kitapçılarda olacak. Kendim için güzel bir haber bu.

Böyle işte, başka çalışmalar da var… Keyifli, huzurlu, mutlu, sağlıklı, edebiyatla dolu bir yıl olsun 2013, hepimize…

 

Tags: , , , , , , ,

 

Selam günlük, seni ne zamandır ihmal ettim…

Kitaplar, yazarlar, sorunlar, koşturmaca derken kendimi unuttum. Yoğun geçen günlerin içinde acı-tatlı pek çok şey oluyor. Tabii bu arada yeni bir derleme kitabım çıktı, onu neredeyse unuttum. “Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı” kasım ayı başında yayımlandı. 126 yazarı bir araya getirdim; kolay olmadı. 126 yazarlı ya da daha fazla sayıda yazara sahip bir kitaba ben rastlamadım. Belki de “Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı” bir rekordur, kim bilir. Umarım çok sevilir ve okunur.

Yitik Ülke Yayınları olarak Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’nda ilk kez kendi adımıza açtığımız standımızda yerimizi aldık. Büyük eğlence, büyük yorgunluktu, ama bitti gitti geride kaldı işte. Yitik Ülke standı farklıydı, “Başka”ydı… Yüzlerce ziyaretçimiz vardı, imza günlerimiz ve kek-pasta-şarap-muhabbet anlarımız oldu. Her gelen bir şeyler getirdi ve artık bir noktadan sonra “fuara” mı geldik “pikniğe” mi şaşırıp kaldık; çok matraktı.

Fuarda Nihat Behram, Haluk Şahin, Şükrü Erbaş, Bülent Çolak, Yüksel Aksu, Tekin Gönenç, Çağlayan Çevik gibi misafirlerimiz oldu; hepsiyle kısa-uzun sohbetlet ettim. Yitik Ülke’ye gelen daha pek çok isim oldu, ama şu an kafam karışık ve anımsamakta zorlanıyorum.

Günler kitaplarla, yazarlarla uğraşarak geçiyor. Yitik Ülke 70 kitaba ulaştı bu arada. 2013 yayın planı için de 6 yazarımızın kitaplarını hzırlıyoruz şu sıra. Benim tüm şiir ve öykü kitaplarım da yeniden basılacak. Onur Behramoğlu’nun eski ve yeni şiir kitabı da şu sıralar Yitik Ülke için yayın sırasını bekliyor. Biz paylaşarak, samimiyetle, dostlarla olmanın keyfindeyiz, gerisi hikâye…

Her şey daha güzel olsun…

***

Şeyi söylemeyi unuttum, Almanya’da bir kitabım basılıyor yakında. Binooki Yayınları “Aşksız Gölgeler” adlı ilk öykü kitabımı Almancaya çevirdi ve sanırım çok yakında kitap çıkıyor. İşte bu güzel bir haber benim için… Bakalım, beki “Sonsuz Unutuş” da birçok dile çevrilir, belli mi olur?

 

Tags: , ,

Kadir Aydemir

 

“Ey zaman,” diyorum. Ağzımdan çıktıktan sonra anlamsız geliyor bu söz. Sırtımı yasladığım duvara şöyle bir bakıyorum, o soyulmuş beyazlıkta gezdiriyorum gözlerimi. Duvara tırmanmaya çalışan bir sarmaşık. İlk adımını atmış. Yıllar sonra yemyeşil olacak her yer. Fakat asla olmamalı, bir deniz feneri burası. Bembeyaz kalmalı mutlaka, yeşile yer yok duvarda.

Elimle yaprakları yolmaya başlıyorum. Rüzgâr üfledikçe savruluyor yapraklar. Denize düşüyor bir ikisi. Bir rahatlama duygusuyla doluyor içim. Görevimi yerime getirdim işte, hiçbir sorun yok. Yemyeşil bir deniz feneri nerede görülmüş… Bir süre sonra ışığın da önünü keser bu arsız yapraklar. Ne iyi ettim de kopardım. Buraya yılda bir iki kez uğrayan amirim görseydi ne derdi… Sicilime işlemez miydi bu rezilliği…

Kimse yanıma gelmiyor, gemiler geçmiyor, bazen kuşlar bile çok uzak uçuyorlar bana. Ne olur yani şu taşın üstüne konsa bir martı, ekmek kırıntıları atsam önüne… Ama bekliyorum, umudum var henüz. Her an birisi çıkıp gelebilir, bir gemi benim yaktığım ışığı görüp, -kayalara çarpıp parçalanmak yerine- doğru yönü bulabilir –buranın denizi sipsivri görünmez kayalıklarla doludur. Bir kuş sonunda acıkıp konabilir eşiğime. Bekliyorum, neden olmasın ki…

Ben bir memurum, görevim bu, bu deniz fenerini korumak, ışığı sürekli canlı tutmak.  Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , , , ,

Serkan Türk

 

“Zaman eskimez. Geçip giderken her şeyin yüzünü de yanında götürür.” Böyle başlıyor Kadir Aydemir’in Aşksız Gölgeler isimli öykü kitabı. Sayılı günün bir sis perdesi gibi aralandığı o hayat bizi bir çukurla tanıştırana kadar içine çeker. Doldurduğumuz her boşlukta ona bir anlam yüklemeye çalışırız.Her birini bir fotoğraf karesine dönüştürürken zamanda takılı kalmaya zorlarız görüntülerimizi ve her biri bir gölgeye dönüşüp yitmeden önce belki bizi de içinde saklar. En baştan teslim olduğumuz hayat bir gölgeden cesaret alır, bir gölgeye dönüşmek için sokulur birisinin düşlerine.

Geceye dönüşecek elleri her birinin; onun kadar karanlık, onun kadar kararlı olacak düşleri. Ellerimizin yeni tanıştığı bir bedeni yoğururken çamur gibi sıkı sıkı, parmaklarımızın gelgitlerinde vıcık vıcık ıslaklığını kurutur rüzgâr. Yüzünü, göğsünü, bacaklarını elinizin altında büyütüp dönüştürürken bir heykelciğe, yalayıp gider parmak uçlarınız bir sütunu. Ani karşılaşmalar hazırlar hayat bize. O kuyu derin suyunda bizi boğacağına biz başkalarına veririz tenimizdeki yaşamı. Bir parkın en gizli yerinde kadın adamın üzerinde ve adamın elleri kadının ince kemiklerinde dolaşıyor. Parktaki büyük ağacın arkasında zamanın gözleri büyüyor. Read the rest of this entry »

Tags: , , , ,

Kadir Aydemir

 

Deniz otobüsünün hareket saatine onlarca dakika vardı. Bu sıcak havada en iyisi biraz dolaşmalıydım. Bir ağaç gölgesi bulup geçen gemileri izler, böylece dinlenmiş olurdum. Seyyar satıcının birinden biraz fındık aldım, fındık kabuklarını birbirine bastırarak kırıp içlerini yemeye başladım. İlerde gözüme kestirdiğim yerdeki tüm ağaç altları kapılmıştı; sevgililer birbirlerini öpüyorlar, yaşlı teyzeler torunlarına bir şeyler anlatıyorlardı. Bulduğum küçük bir gölgeliğe yaklaştım. Gazetemi açıp altıma serdim. Hava çok sıcaktı. Yaklaşık on metre ötemde, güneşin altında oturmuş genç bir kadın denize bakıyordu. İskele babası gibi hareketsiz, öylece duruyordu. Gözlerim kısa bir süre ona takıldı, daha sonra yanıma gelip oturan bir ailenin sesleri ilgimi tamamen dağıttı.  Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , , , ,

Kadir Aydemir


Zaman eskimez. Geçip giderken her şeyin yüzünü de yanında götürür. Meyveleri soldurur, kelebeği öldürür, anneleri ağlatır. Fotoğraf karelerine asılı gülüşünüz dondurulmuş bir mutluluk tablosu olur artık. Albümünüzü açar ve bir kısmı kartona yapışmış resimleri tek tek çıkartmaya çalışırsınız. Zaman buna bile izin vermez, bu küçük zevke. Dönüp resimlere bakmanız bile bir müdahaledir kendisine, siz çıkartmak için zorlarken yırtılır fotoğraflar. Sahip olduğunuz hiçbir şey kalmayacaktır geriye, rüzgâr bunu anlatmaya çalışır gizli bir yazıyla. Rüzgârı umursamayız. Kuşlar uyarıp durur bizi, kulak asmayız kuş seslerine. Karıncaların her hareketi bir işarettir, bizi bekleyen kadının yönünü gösterir beyaz yollar, ezip geçeriz onları… Sonunda anlarız ki her şey ona aittir. Zaman efendisidir ruhumuzun.

Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , , ,