seksenler

You are currently browsing articles tagged seksenler.

Kadir Aydemir

Neydi o programı her hafta sonu iple çekmemizi sağlayan şey? “Barış Abi” bu sevgi bağını nasıl oluşturmuştu? Barış Manço deyince neden gözlerimizin içi gülerdi?.. Ki hâlâ içim bir garip olur ne zaman bir şarkısını duysam…

Bu sahneye bayılıyorum… Orada olmayı ne çok isterdik, değil mi?

Barış Manço bu diyardan gideli yıllar oldu… Bugün hâlâ enfes şarkılarıyla, oldukça etkili şarkı sözleriyle, gülüşüyle zihnimizde dolanıyor. Bu büyük bir başarıdır, hafife alınmamalı. Dünyanın tanıdığı barış elçimiz, bize çok şey öğreten Barış abimizle ilgili en büyük anım maalesef onun cenazesinde yaşadıklarım oldu. Öldüğünü haber alınca ağlamayanımız var mı?.. Ben de onun programlarıyla büyüyen, yoksul ama gelecekten yana garip bir şekilde umutlu, onun bir yerlerde bizim gibilerin de kendisini izlediğimizi, dinlediğimizi bilen “çocuklarından” biriydim. Barış Manço’nun hafta sonları, yanılmıyorsam pazar günleri TRT 1’deki “7’den 77’ye” adlı programına katılmak için ne hayaller kurardım… Hiçbir zaman o programa katılamayacaktım, ben oraya çıkan zengin aile çocuklarından biri değildim ama yine de heyecanla izler, Barış abinin bir gün karşıma çıkacağını ya da onu bir gün bulup ona şaşkın şaşkın merhaba diyeceğimi, ona sarılacağımı  düşlerdim. Onu çok seviyordum, çünkü o “iğneyi kendine batırırdı”, “çuvaldızı başkasına”; o, aileden biriydi. Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , , ,

Kadir Aydemir

O kapıya yaklaştıkça beni içeri doğru çeken tanımsız bir güç hissediyorum. İçerden gelen bırt’lar, cıs’lar, doing’ler, zil sesleri ve yarı küfür, yarı kahkaha karışımı mırıldanmalar başımı döndürüyor. İlk adımımı atıyorum, her yer rengârenk ve ortalık tam bir cümbüş alanı.

Budur be! :-)

Evet, bir atari salonu macerası daha başlıyor. Bin bir zorlukla denkleştirdiğim cebimdeki bozuk paralar birer metal jetona dönüşecek az sonra. Üstelik evden buraya dek minibüse binmeyip yürüdüm! “Insert coin” ve “start buton”, bu yazıları seçiyor gözlerim ekranda. Heyecanlıyım, bu sefer soyacağım o kadını. Bu oyundaki yaratıklar ve örümcek ağları vız gelir bugün bana, çünkü cebimde uğurlu misketim de var. O an ne misket oynamak, ne mahallede Japon kale maç ne de dedemin incir ağacına dalmak umurumda. Konsantre olmuşum, kocaman gözlerle ekrana bakıyorum, yanımdan geçenlerin, arkamdaki dikizci ve beleşçi veletlerin farkında bile değilim. Bu kadın soyma oyununu, yani “Gals Panic”i nerden nasıl keşfettim bilmiyorum ama oldukça keyifli bir oyun. Tam bir zekâ işi. Yetenekliyim bu konuda, bayağı bir level atladım ve Japon kızları tek tek soydum, eh kendimle gurur duyabilirim… Aptal aptal gülümsüyorum oynarken, çocuğun biri gelmiş bana “Ver geçeyim abi” diyor, hadi lan ordan, tamam “canım bitmek üzere” ama jetonun hakkını vermeliyim. “Sağol-sağol” diyorum, hızla söylüyorum bunu, ter bastı be, aman tanrım! örümcek koca ağzını açıp ekrandan dışarı çıkıyor ve ellerimi ısırıyor… İşin kötüsü başka jetonum da yok! Neyse ki uyanıyorum… Rüyaymış… Ama itiraf edeyim ki ne zaman oyun salonuna gitsem o oyunu oynadım, kafama eserse şimdi bile gider oynarım. Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , ,