Şeref Bilsel

You are currently browsing articles tagged Şeref Bilsel.

Şeref Bilsel

 

İlk şiirlerini 1997 yılında yayımlamaya başlayan Kadir Aydemir: Fayton, şiir-Oku, Yaşasın Edebiyat, E, Budala, No, Islık, Edebiyat ve Eleştiri vb. gibi dergilerde ürünlerini yayımladı. Hâlen şiir ortamında dolaşan “Başka” şiir dergisini yönetiyor. İlk şiir kitabı “Sessizliğin Bekçisi” Hera Yayınları arasından okura ulaştı. Üçlüklerden oluşan 35 (otuz beş) şiir, 105 dize… Parlayan görüntülerin içinden geçilerek yazılmış, fotoğrafa yakın şiirler. Haiku’ya yakın dursalar da bu isimle şiirlerinin üstünü örtmekten çekinmiş olmalı şair. Haiku tarzı, bu ülkede çok az şairin üzerinde deney yaptığı bir nazım (Japonlara ait) şeklidir.

Önceleri “renga” denen nazım biçiminin başlangıcıyla zamanla bağımsızlaşan ve Matsuo Başo ile (ses, uyum, nükte öğelerini de içine alarak) düşünsel bir boyut kazanan “Haykay” (Haiku/Hayku) doğayı gözlem altına almaktan beslenen bir şiir biçimiydi. Bizim şiir geleneğimizde üçlü dizelere dayalı tür ve şekiller yoktur. Divân şiirinde değişik nazım birimleri üzerine oturan birçok şiir türü vardı: Beyit (anlamları tamamlayan iki mısra) ile yazılan gazel, kaside, mesnevi… Dörtlüklerle yazılan: Tuyuğ, rübâi, murabba, şarkı… Beşlik bölümlere dayalı: Muhammes, tahmis, taştir, tardiye… Altılık bölümlerle yazılan: Müseddes, her bölümü sekizer mısradan oluşan: Müsemmen ya da her bölümü onar mısradan oluşan muaşşer gibi tür ve şekillere sıkça tesadüf edilirdi. Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , ,

Şeref Bilsel


İsviçre Hastanesi -2002/2003- Şiir Yarışması Birincilik Ödülü’nü “Dikenler Sarayı” adlı dosyasıyla kazanan Kadir Aydemir’in ikinci şiir kitabı, aynı adla Eti Yayıncılık tarafından yayınlandı. Şair, ilk kitabı “Sessizliğin Bekçisi”nde şiir okurunun alışık olmadığı Uzakdoğulu bir şiir biçimini -Haiku- denemişti. Bu şiirler an’ın akışını donduran fotoğrafik görüntülere dayalı bir çeşit “durum” şiirleriydi. Dikkat ve uyanıklık isteyen bir alanın zekâyla buluşmasının dışavurumu da diyebiliriz. Aydemir, “Dikenler Sarayı” adlı kitabında durumdan olaya yönelen bir bakışla –yine Haiku’yu belirleyen toprağı terk etmeden– şiir kumaşının boyunu biraz daha uzatıyor. Belki de an’ların iç içe girmiş biçimlerini katılaştırmanın bir sonucuna vararak, bitmeyen merdivenlerden iniyor, içinde biriken gölgelere…“Dikenler Sarayı”nda, “Sessizliğin Bekçisi”nde olduğu gibi sanki susmanın kıyılarına varmak için bunca şeyi sıralıyor. Çocukluğun (bütün hayatı bir çocukluk mevsiminde geçmez mi şairin!) bitmez tükenmez bahçesinden derlediği acılı hatıraları duyarlılığın bakır süzgecinden geçirerek okurla buluşturuyor. Aydemir’in şiirlerinde donmuş bir coşku var. Kar altında, ellerine değen kömürle kararmış, dünyaya baktığı parmak araları babasının tabutuna attığı toprakla sararmış… Bu donukluk genellikle geçmişe bakan bir pencereyi açtığı zaman daha bir somutlanıyor; geçilen zamanın bıraktığı ezginlik, yoksulluk, çaresizlik şairin diline bulaşınca şiirsel bir zenginliğin kapılarını aralıyor:

“Bir kömürlüktü annemin nemli sarayı (…) Kardeşim dayak yiyerek öğrendi okumayı /Patatesi en güzel yemek sanırdık /Kayabalığıydı hep oltama gelen” (Geç’miş) Read the rest of this entry »

Tags: , , , , , , ,