Yaz geçti. Mavi bir bisiklet aldım, adı “Bulut”.

Yıllar oldu bir bisikletim olmayalı. Bir Pinokyo bisikletim vardı eskiden, kırmızı, güzel mi güzel. Tek anım onunla… O zamandan beri nerede bir bisiklet görsem içim giderdi, heveslenirdim. Pinokyo deyip geçme. Dolma lastikli, ön frenli, kız gibi bisiklettir. Sağlamdır. İyi dosttur, seni dinler, yarenlik eder… Bambaşka bir şey Pinokyo… 

Ve geldik 38 yaşına… Hep aklımdaydı, sonunda yaptım: Kendime mavi, güzel bir bisiklet aldım. Adını “Bulut” koydum. Bu yaz onunla geçti. Didim’de bir bisiklet grubuna üye oldum. İlk uzun turum Doğanbey/Karina’ya oldu, gidiş-dönüş 82 km’lik inanılmaz bir macera yaşadık. 

Bisiklet tam anlamıyla özgürlük demek benim için. Onunla konuşuyorum, ilgileniyorum, ona hediyeler alıyorum, mutlu olduğum için yapıyorum bunları. İnsanların yalanından dolanından, saçma sapan oyunlarındansa… Hiç olmazsa değerini biliyor, seninle geliyor her yere. Çocuklaşıyorum tabii onunlayken, özlemişim bu hale bürünmeyi. Yaz biterken ayrılmak hüzünlü oldu doğrusu. İstanbul’da da bir bisiklet grubu kurmayı düşünüyorum, bakalım. 

Bu arada bisiklet tutkunları için bir kitap projelendirdim. Aydın İleri yayına hazırladı, “Bisiklet Öyküleri” kitabı birkaç hafta sonra yayımlanacak. Yitik Ülke Yayınlarımızdan çıkacak olan kitapta 60’tan fazla yazarın bisiklet anıları var. İnanılmaz tatlı bir kitap, çok sevileceğini ve okurken herkesin çocukluğuna döneceğini düşünüyorum. Keşke hiç büyümeseydik, değil mi?.. Dünyanın bu kanlı halini gördükçe, bizi geçmişe sürükleyen her şey daha da fazla anlam kazanıyor… 

Sana bu yaz neler yaptığımızı uzun uzun yazamadım sevgisiz günlüğüm… Çok şey oldu… Didim’deyken sevgili kardeşim Onur Behramoğlu‘nun sürpriz yapıp yanıma gelmesi de en tatlı anılarımdan biriydi. Onur’umla bir hafta boyunca çocukluğumuza döndük adeta. Sitenin bahçesinde kıvrılarak ilerleyen bir yavru yılan gördük. Anadolu engereğiymiş. Zehirliymiş ve türünün nadir-korunmaya muhtaç örneklerindenmiş. Onunla karşılaşınca büyülendik desem yeridir… Kalakaldık… Şaşkındık… Benim şamanik erk hayvanım da yılandır. Onların mesajlarını artık daha iyi anlıyorum… Derken denize girdik. Baykuşları izledik. Şiiri gördük. Doğanın içinde geçen bir hafta ikimize de iyi geldi. Uzun yürüyüşler yaptım ve düzenli spora başladım. Bisiklet bahane oldu aslında; tempolu yürüyüşlere çıkıyorum artık. Günde ortalama 10.000 adım atıyorum, 8-9 km. yol gidiyorum. 

Tatilin son günlerinden birinde, uzun bir yürüyüş sırasında yerde yatan ölü bir serçe gördüm. Onu yavaşça yerden alıp kulağına bir şeyler fısıldadım. Bir taşı yerinden oynattım, toprağı kazmaya başladım. Onu açtığım küçük bir mezara gömdüm. Üzerine o taşı koydum. Kim bilir neden öldü, nasıl öldü, neydi onu çağıran şey? Hüzünle uzaklaştım… Derin düşüncelerle ilerlerken, yerde çırpınan bir kelebek vardı, son anda fark ettim… Ellerime aldım onu, ah dedim, ah güzel kelebek, ne oldu sana? Çırpınıyordu. Bir araba ya da görünmez bir şey çarpmıştı sanki. Ölümü görmüş gibiydi… Biraz konuştum, asfalttan uzaklaştırıp sık otların arasına bıraktım o güzelliği… Canını kurtardım… Belki de teşekkür edip uykuya dalmıştır… Bilmiyorum… Birkaç gün önce, bisiklet arkadaşım Tayfun’la 40 km’lik Didim-Akbük turu yaparken yolda yatan, yaklaşık 1 metre boyunda olan ölü bir yılan görmüştük… Yılanı geçince yol kenarında ölü bir yabandomuzuna rastladık. Korkunçtu. Yarısı yoktu. Korkudan hızla pedalladık… Gün ortasıydı. Geceleri yabandomuzları çok saldırgan oluyormuş, kendilerini yola atıp arabalara, motorlara saldırıyorlarmış. E orası onların evi, insanoğlu geliyor ve yuvalarını işgal ediyor resmen. Nerede yaşayacak bu hayvanlar? Nereye gidecekler?.. Bu dünya onlara ait! 

Yılanlarla, böceklerle, karşılaşmalarla dolu yalnız bir yaz geçti… Belki de hepsi kısa öykülerime, şiirlerime konu olacak, birer imgeye ya da metafora dönüşecek bu rastlantıların, kim bilir?… Yeni öykü kitabım bitek üzere bu arada. Ona bir isim arıyorum. Ne zor şey bir kitaba ad bulmak… Yazmaktan daha zor, ciddiyim… 2016’nın Şubatı’nda doğacak yeni kitabım. İsmi mi? Rüyamda göreceğime eminim. Gördüğüm ismi koyacağım. Hep öyle olur çünkü. Rüyaya yatmalıyım…

NOTLAR

-Öykülerim Hollandacaya çevriliyor, öykü kitabım Belçika‘da yayımlanacak.

Uluslararası bir etkinlikten mektup geldi, şiirlerimi çevirip enstalasyonlarda kulanacaklarmış, gerekli izni verdim, meraktayım.

-Dostlarımla yakında yeni bir edebiyat dergisi çıkartıyoruz. İsim babası ben oldum: “Çevrimdışı Edebiyat Dergisi” dergimizin ismi. Popüler kültür dergisi değil, edebiyat dergisi. Ben, Gökçenur Ç., Efe Duyan, Selahattin Yolgiden, Gonca Özmen, Zerrin Yılmaz, Vildan Bizer ve Melike İnci yan yanayız. Dergi, 2016’da yayın hayatına merhaba diyecek.

 

Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

* Copy this password:

* Type or paste password here:

9,533 Spam Comments Blocked so far by Spam Free Wordpress